You are here
1991 Madenci Yürüyüşü: Yerin Derinliklerinden Umudun Kararlı Adımlarına
03.01.2024
Zonguldak… “Kara Elmas diyarı” derler. Ama 1991’e girilen günlerde Zonguldak’ta madencilerin kazmaları Kara Elması sökmüyordu yerin bağrından. Çünkü 30 Kasımdan beri grevdeydiler. Genel Maden-İş sendikasıyla dönemin ANAP hükümeti arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, hükümetin düşük zam ve özelleştirme dayatması nedeniyle çıkmaza girmişti. Hükümet madencilerin taleplerine kulak tıkamakla kalmamış, 4 Aralıkta lokavt ilan etmişti.
İşçiler “biz üretmiyoruz, Türkiye işçi sınıfı da üretmesin” diyerek tüm işçi kardeşlerini greve katılmaya çağırdılar. Grevin etkisi tüm Türkiye’ye yayıldı. Esnaf ve belediye işçileri de madencilerle omuz omuza verdi. Güney Afrika başta olmak üzere çeşitli ülkelerden liman işçileri, Türkiye’ye gelecek kömürleri gemilere yüklemeyerek greve destek oldular.
İşçiler arasında böylesine anlamlı bir dayanışma varken Özal hükümeti işçilerin mücadelesini bastırmanın yollarını arıyordu. Sonunda Kara Elmas diyarının sabrı taştı. Sabrı taştı Zonguldak’ın!
4 Ocak 1991. Zonguldak o gün artık bir nehirdi. Nehir olmuş akıyordu Zonguldak. Nehir olmuş yürüyordu maden işçileri. “Ölmek var, dönmek yok” diye haykırarak Ankara’ya doğru yürüyorlardı bütün bir kentle beraber. Yerin derinliklerinde, madenin karanlıklarında tek başına olan işçiler yerin üstünde on binler olmuş, akıyordu insan nehri içinde.
Yol boyunca yürüyüşe başka kentlerden işçiler de katıldı ve işçi sayısı 100 bine ulaştı. Madenci Yürüyüşü, işçilerin birliğinin, dayanışmasının gücünü gösteren görkemli bir eylemdi. Toprağın üstü ve gökyüzü umudun kararlı adımlarına şahitlik ediyordu.
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin üzerinden 10 yıl geçmişti. İşçi sınıfının örgütlerini silindir gibi ezen, mücadelesini bastıran darbeye rağmen işçiler 1986’da Netaş greviyle, 1987’de Kazlıçeşme eylemleriyle, 1989’da Bahar Eylemleriyle yeniden gösteriyordu ayağa dikilmeye hazır olduğunu. 1991 Zonguldak Madenci Yürüyüşü, bu dalganın daha da yükselebileceğini ortaya koyuyordu. Madencilerle birlikte yürüyüşe geçen kalabalıklar, işçilere ekmek, yolluk, battaniye yetiştirmek için koşuşturan emekçiler, ekmek kavgasında babalarının yanında olan çocuklar, “biz de varız” diyen emekçi kadınlar… Bu insan seli patronlar sınıfının ve sermaye hükümetinin yüreğine korku salmıştı.
Özal hükümeti işçilerin önünü iş makineleriyle kapatmaya çalıştı, üzerlerine polisi, jandarmayı saldı, işçileri gözaltına aldırdı, yiyecek, ilaç ve battaniyelerin işçilere ulaşmasını engelledi. Ama yürüyüşü durduramadı. Ancak yürüyüş Genel Maden-İş Başkanı Şemsi Denizer’in işçilere geri dönme çağrısı yapmasıyla sona erdi. Geri dönen işçilerin mücadelesi devam ederken hükümet, 16 Ocakta ABD’nin başlattığı Körfez Savaşını bahane ederek grevleri yasakladı.
Sonuç ne olursa olsun Zonguldak Madenci Yürüyüşü Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihine çok önemli bir deneyim olarak geçti. Türkiye işçi sınıfının deneyim hanesine yazılan bu görkemli eylem mücadeleye atılan işçilere ilham vermeye devam ediyor ve edecek.