You are here
UİD-DER Tiyatro Gruplarından: “Dört Yıldızdı Onlar, Daima Parlayacaklar”
11 Şubat Pazar günü, UİD-DER Tuzla Temsilciliği Tiyatro Gurubunun hazırladığı oyunu izlemek üzere yoldaydık. Aydınlı yolunu minibüste şarkılarla çıktık. Derneğe vardığımızda oyunun son hazırlıkları da tamamlanmıştı. Ve perde yüzyıllık uykusundan uyanır gibi ağır ağır açıldı. Sahnede işçiler, köylüler, askerler kol kola. Sahnede an an ayaklanmalar ve devrimler. Sahnede kurtuluşumuzun umudu partiler en önde. Sahnede daima parlayacak önderlerimiz yan yana.
Ardından sahne kan kızıl renge bulanıyor. Zaman devrimler çağı. Rus Devriminin coşkusu dalga dalga dünyamızı sarıyor. Sahnede Lenin kararlı haykırıyor: “Dün erkendi yarın geç, vakit tamam bugün!” Bu ses Rus işçi ve emekçilerinin beyninde, kanında, gözünde parıldıyor. Ve zafer Çarlık Rusya’sını paramparça ediyor. Sahne zamana tanık oluyor. Zaman devrimler ve karşı-devrimler çağı. Sahne kararıyor. Sahne kusmak istiyor hain ve korkakları. Spartaküsler tarihin sınavından geçiyor. Kavgaya, devrime, sınıfa ve Marksizme olan bağlılıkları göğü sarıyor. Alman Sosyal Demokrasisinin hainleri dipçik darbeleriyle Rosa ve Liebknecht’i katlederken, hepimizi ağır bir çaresizlik kaplıyor, lakin sıkıyoruz yumruklarımızı. Sahne hep birlikte haykırıyor: Vardık, varız, var olacağız!
Sahne Anadolu insanıyla doluyor. Kavimler kapısı, medeniyetler beşiği Anadolu. Emperyalistlerin işgali altında inim inim inliyor. TKP Bakü’den Anadolu’ya geçiyor. Sahnede Mustafa Suphi devrimi anlatıyor. “Beynelmilel birlik için Anadolu işçi ve emekçileri birleşmelidir” diyor. Burjuva Kemal, Anadolu devriminin korkusuna kapılıyor. Burjuvazi tarihsel rolünü oynuyor, hain bir pusuda kalleşçe katlediliyor devrimimizin umudu. Karadeniz ne kadar çırpınsa az. Karadeniz dile geliyor On Beşlerin türküsünü haykırıyor. Sahne kızıl bir şerit gibi akıyor. Zamana tanıklık eden şiirler, marşlar, sloganlar bir bir benliğimizi sarıyor. Orak, çekiç, çark, bildiri, pankart, miting ve kızıl bayraklar sahnede hep en önde.
Ve sahnede esir dünyamız. Açlığın, yoksulluğun, savaşların, krizlerin pençesinde kıvranan dünyamız. Hangi güzelim yerine gitsen sömürü ve ücretli kölelik düzeninin hüküm sürdüğü vatanımız. İşçi sınıfının sırtında dönüyor ağır ağır. Zincir ve kan içinde. Perde kapanırken kapitalist dünya birleşen işçilerin ellerinde yerle yeksan oluyordu. Karanlıklar içinden aydınlığa çıkıyoruz. Göğü fetheden dört yıldız pırıl pırıl parlıyor!
Geri dönüş yolunda herkesin gözlerinde umut vardı. Zihnimizde geleceğin ateşini tutuşturacak alazlar. Minibüs ağır ağır ilerken etrafıma baktım. Önümde direkleri bir bayrak gibi göğe çıkan tersaneler vardı. Demir yığınlarının içinde on binlerce işçi. Deride, tekstilde, sanayide çalışan yüz binlerce işçi. Belki hiçbiri bilmiyordu Lenin’i. Hayır kapılmadım umutsuzluğa. Artık işçi mahallesinde bir adresleri vardı onların. Bizlere önderlerimizi, sınıf bilincimizi, tarihsel mücadelelerimizi aktaran bir dernek/derneğimiz vardı…
Kartal’dan bir matbaa işçisi
---------------------------------------
Aydınlı’da UİD-DER’in açılışından beri tiyatro kursu devam ediyor. Tiyatro kursu başladığında ne sahnemiz vardı, ne de perdemiz. Işığımız dahi yoktu. Bizler o koşullara rağmen çalışmalarımızı düzenli olarak yapıyorduk. Hepimizin yoğun emeği sonucunda sahnemizi yaptık, perdelerimizi taktık. Artık kulisimiz bile var. Bunların hepsi sevindiriyordu bizi. Çalışmalarımıza daha düzenli ve disiplinli bir şekilde devam ediyoruz.
Çalışmalardan birinde hocamız bize bir sürprizi olduğunu söyledi. Sürprizi bir oyundu: “Dört Yıldızdı Onlar, Daima Parlayacaklar”. Bunu duyunca hepimiz heyecanlandık. Daha önce derneğimizin düzenlediği “Medya” seminerinde kısa bir skeç oynamıştık ama bu oyun daha farklıydı. Devrimci önderleri anlatıyordu ve eğer oynayacaksak hakkını vermemiz gerekirdi. Hoca oyunu okuduktan sonra “Oynayabilir miyiz?” diye sordu. Bizler de eğer emek harcarsak başarabileceğimizi düşündük ve oynamaya karar verdik. Beş hafta kadar bir süre yoğun bir şekilde çalıştık. Oyunu oynayacağımız gün yaklaştıkça heyecanımız artıyordu. Çünkü bizim amacımız oyunumuzu izlemeye gelen işçi ve emekçi insanlara görsel olarak da bir şeyler anlatabilmekti. Derneğimiz aylık çeşitli konularda yapılan seminerlerle, işçi sağlığı seminerleriyle, film gösterimleriyle işçi ve emekçilere yol göstermeye ve onları bilinçlendirmeye çalışıyor. Oyunu oynayacağımız gün geldiğinde hepimizde muazzam bir heyecan vardı. Salonda oturacak yer kalmamıştı ve birçok insan ayakta izliyordu oyunu.
Bu oyun derneğimizin ilk oyunu sayılırdı. Bir aksilik olmadan oyunu bitirdik. Oyundan sonra insanların tepkileri olumluydu ve izlerken çok duygulandıklarını anlatıyorlardı. İşte buna çok sevinmiştim. Çünkü biz UİD-DER tiyatro grubu olarak tiyatroyu kişisel zevklerimizden biri olarak, kendimizi tatmin etmek için yapmıyoruz. Biz işçi tiyatrosu yapıyoruz ve işçi kardeşlerimize tiyatroyla da bir şeyler aktarmak istiyoruz. Burjuvazi işçi ve emekçi insanların çocuklarının sanattan anlamayacağını ve sanat yapamayacağını söylüyor. Oysa biz bu oyunla gördük ki bizlerin yapamayacağı hiçbir şey yoktu, yeter ki kararlı olalım, işimizi ciddiye alalım, emek harcayalım.
Burjuvazinin bizlere dayatmış olduğu fikirlerden ve kollarımızı sıkan zincirlerimizden kurtulalım. Bunu bireysel olarak yapamayız. Ancak kolektif olarak bir şeyler yaptığımızda başarıya ulaştığımızı görüyoruz. UİD-DER’de devam eden tiyatro kursuna katılabilir ve gücümüzü artırabiliriz. Unutmayalım ki gücümüzü birleştirdiğimiz oranda hedefimize yakınlaşır ve bizlere insanca yaşama hakkı tanımayan bu düzeni daha kısa sürede YIKABİLİRİZ!
GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR!
Aydınlı’dan bir kadın işçi
-------------------------------------------
Dünyayı yaratan eller 11 Şubat Pazar günü bambaşka bir şey yarattı. Çeşitli sektörlerde çalışan işçilerin oluşturduğu UİD-DER Tiyatro Kulübü “Dört Yıldızdı Onlar, Daima Parlayacaklar” adlı oyunu 11 Şubat günü UİD-DER Aydınlı şubesinde sahneye koydu. Yıllar yılı işçilerin yeteneksizliğinden, beceriksizliğinden dem vuran burjuvaziye ve bizlere inanmayanlara güzel bir cevaptı bu oyun. Çünkü olanaklar sunulduğunda ve emek sarf edildiğinde biz işçilerin yapamayacağı ve başaramayacağı bir şey yoktur.
Altmış dakikalık oyunda, Rosa Lüksemburg’un, Karl Liebknecht’in, Mustafa Suphi’nin ve Lenin’in yani dört devrimci önderin mücadeleleri ve egemen sınıflar tarafından nasıl ve ne için katledildiği anlatıldı. 185 kişinin katıldığı etkinlikte, izleyenler oyuncularla birlikte mücadele ediyor, onlarla coşuyor, hatta onlarla birlikte ağlıyorlardı. Oyunun bitiminde ayakta beş dakika boyunca alkışlayan izleyiciler anlatılmak istenenin ne kadar etkili bir biçimde anlatıldığını da gösterdi.
Burjuvazi yıllardır kendi yoz kültürünü sinemalarıyla, tiyatrolarıyla ve dizileriyle işçi sınıfının bilincine kazıdı ve kazımaya devam ediyor. Bu anlamıyla UİD-DER Tiyatro Kulübü bu sisli havayı, tarihine mücadelesine sahip çıkarak dağıtıyor. Elbette ki bizlerin olanakları burjuvazinin elindeki olanakları kadar geniş değil. Ama bu olanaklarla dahi 185 kişinin dünyasında bir ışık yakmayı başardı. Bu ışığı besleyecek, büyütecek ve başarıya ulaştıracak olan da yine UİD-DER olacaktır.
Aydınlı’dan UİD-DER üyesi bir işçi
-------------------------------------------
Merhaba dostlar!
UİD-DER Aydınlı temsilciliğinde düzenlenen “Dört Yıldızdı Onlar, Daima Parlayacaklar” adlı tiyatro oyununu izledim. Oyunun konusu, adından da anlaşılacağı gibi, işçi sınıfının dört büyük önderi olan Rosa, Lenin, Liebknecht, Mustafa Suphi ve onların mücadeleleriydi. Bu tiyatro oyununu düzenleyenler işçi ve öğrenci arkadaşlarımızdı. İşçi sınıfı aslında tüm dünyadaki yaşamı ürettiği gibi müziği, tiyatroyu yani sanatı da üretebilir. Arkadaşlarımız bize bunu çok güzel gösterdiler. Bu tiyatro oyunu arkadaşların düzenli olarak yürüttükleri tiyatro kursunun bir ürünüydü.
Burjuvazi biz işçi sınıfından yaşamımız boyunca çalışmamızı ve onların kârlarına kâr eklememizi istiyor sadece. Onlara göre tiyatro, müzik, sinema gibi sanatsal faaliyetler işçi sınıfına değil de kendileri gibi üst sınıflara layıktır. Zaten işçi sınıfının zamanı ve olanakları yoktur; çünkü tüm vaktimizi burjuvaziye hizmet ederek geçiriyoruz. Kalan zamanımızda ne yapacağımızı ise çoğunlukla onlar belirliyor.
İşçi sınıfı istedikten sonra sanatı da yaşam gibi üretmesini bilir. Hem de burjuvazi gibi içini boşaltmadan, anlamlı bir şekilde. Ama bunun için önce sınıf bilincine varmamız ve bilinçli işçiler olmamız gerekiyor. Dünyadaki tüm üretimi sağladığımız halde neden özgürce tüketemediğimizin çelişkisini kavramamız gerekir. Kapitalist sistem devam ettikçe bu çelişki hiç de adil olmayan bu haliyle devam edecek. Ancak biz işçiler bilinçlenir ve örgütlenirsek bu son bulacak.
Bunu için UİD-DER gibi işçi derneklerine sahip çıkmalı ve buraları sahiplenmeliyiz. Buralar mücadelemiz için önemli alanlardır. Bizi dışarıdaki kapitalizmin pisliğinden arındıracak olan fikirlerle tanıştırabilecek alanlarımızdır. Bunun bilincine varmalı ve dünyadaki tüm pisliklerin kaynağı olan kapitalizmi yıkmalıyız. Aksi halde kurtuluşumuz yoktur.
Ya Sosyalizm Ya Barbarlık!
Aydınlı’dan UİD-DER üyesi bir kadın işçi
------------------------------------------------
Sınıf mücadelesinde yaşamını yitiren önderlerimizi andığımız Ocak ayının son haftasında, devrim şehitlerinin mücadelelerini, geleneklerini anlatan UİD-DER’in bir etkinliğine katıldık. 15 Ocak 1919’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i, 21 Ocak 1924’te Lenin’i, 28 Ocak 1921’de de Mustafa Suphi ve yoldaşlarını yitirdik.
Rosa ve Liebknecht’in, Alman burjuvazisinin işini gören Sosyal Demokrat hükümetin elinde hayasızca katledildiklerini, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kemalist önderliğin türlü tertiplerine maruz bırakılarak sonunda Karadeniz’in karanlık sularında öldürüldüğünü ve son olarak da yaşamının son damlasına kadar devrim mücadelesini ilerletme gayreti içinde olan Lenin gibi devrimci önderlerin hayatlarını işleyen etkinlikte yine şiirler, marşlar, şarkılar ve slayt eşliğinde görüntüler vardı. Ve Karl Liebknecht’in “her şeyi öğren hiçbir şeyi unutma” sözünde olduğu gibi, sınıfımızın tarihini asla unutmamak ve bu devrimci mücadele içinde hatalarımızı görüp ileriye ona göre bakmak derdinde olmamız gerekliliğine vurgu yapıldı.
Bu, devrim şehitlerine ve onların mücadelesine sahip çıktığımızı, onların bıraktığı bayrağı daha yükseklere taşıma görevini üstlendiğimizi bir kez daha dosta ve düşmana ilan etmek anlamına gelmektedir. Onlar amaçları uğruna şehit düştüler ve aynı amaçlar uğruna mücadele edenler oldukça onlar da yaşayacaktır.
Aydınlı’dan UİD-DER üyesi bir işçi
Son Eklenenler
- رسانه های بورژوازی ادعا می کنند که ویروس کرونا هیچ تبعیضی بین ثروتمندان و فقرا نمی گذارد. آنها این ایده را تبلیغ می کنند که همه گیری دارای طبیعت فوق طبقه ای است. برای این منظور ، آنها به عمد برخی از افراد مشهور را به عنوان افراد مبتلا به کوید نوزده...
- ميادين خالی است ، خيابان ها ساکت هستند ... تصويری از متروک شدگی ، بزرگترين شهرهای جهان را تحت الشعاع قرار می دهد! در بسياری از کشورها شاهد اعلام وضعيت اضطراری هستيم. همراه با اعلاميه های "ما با ويروس کرونا در حال جنگ هستيم" آنها اعلام می کنند : "...
- ما عمیقاً از شنیدن خبر غیرمنتظرۀ قتل شاهرخ زمانی، فعال کارگری سوسیالیست در روز ۱۳ سپتامبر در زندان رجایی شهر کرج به دست رژیم ایران متأسف شدیم. در این جا به خانواده و رفقای او تسلیت می گوییم و باری دیگر رژیم اسلامی ایران را که مستقیماً مسئول مرگ او...
- روز ۲۹ ژانویه، هزاران نفر از کارگران فلزکار اعتصاب خود را علیه اتحادیۀ کارفرمایان MESS (اتحادیۀ صنعتگران فلزکار) آغاز نمودند. این اعتصاب را «اتحادیۀ کارگران متحد فلزکار» (Birleşik Metal-İş ) سازماندهی کرد که شاخۀ وابستۀ DİSK (کنفدراسیون اتحادیه های...
- معلمان از طریق کانون صنفی خود جهت کسب بخشی از مطالبات خود و همچنین اعتراض به حقوق پایمال شده دانش آموزان و خانواده ها از طریق حمله خصوصی سازی به آموزش و بهداشت رایگان که کل جامعه بخصوص طبقه کارگر و زحمتکشان را هدف ستم و بهره کشی مضاعف قرار داده است...
- بهنام ابراهیم زاده، فعال کارگری ایرانی و عضو کمیتۀ پیگیری ایجاد تشکل های کارگری و همچنین فعال حقوق کودک، در تاریخ سوم دسامبر اعتصاب غذای خود را آغاز کرد. او به 5 سال زندان محکوم شده و از ژوئن سال 2010 به این سو در حبس بوده است. در تاریخ 3 دسامبر،...
- کارگران، برادران و خواهران! ما کارگرانی هستیم که روز و شب با مشقت کار می کنیم، تمام ثروت ها را ما تولید می کنیم. همه چیز روی دستان خود ما بنا می شود. ما کسانی هستیم که آسمان خراش ها را بالا می بریم، تونل ها را باز می کنیم، و سینۀ معادن زغال را می...
- همانطور که مستحضر هستید اعتصاب کارگران معدن سنگ اهن بافق وارد فاز جدیدی از مبارزه شده است ودر روزهای گذشته کارفرما و حامیان سرمایه در معدن سنگ اهن بافق یک بار دیگر با دسیسه چینی ،پرونده سازی ،تهدید وصادر کردن قرار بازداشت دهها نفر از کارگران معترض...
- ما کارگران و نمایندگان کارگری که هم اکنون به دلیل فعالیت های کارگری و اقدام در جهت ایجاد تشکل های مستقل کارگری توسط جمهوری اسلامی دستگیر و به دنبال اتهامات ساختگی و ضد کارگری زندانی شده ایم می دانیم که حکومت های سرمایه داری در تمامی جهان علیه...
- در پاسخ به فراخوان اتحادیه های کارگری برزیل کارگران مبارز و آگاه اعتصاب کننده در برزیل، اتحادیه¬های کارگری متعهد و مسئول به جنبش کارگری در برزیل سندیکاهای رشته های آموزش، بهداشت، زمین¬های کشاورزی و خانه
- روز سیزدهم ماه مه، نظام استثمار و بهره کشی سرمایه داری، جان قریب به 300 کارگر معدن زغال سنگ را گرفت و نام آن را «حادثۀ» سوما، شهری در غرب ترکیه، گذاشت. امروز هنوز تعداد نامعلومی از کارگران در زیر آوار به دام افتاده اند. این کشتار، بزرگترین «حادثۀ...
- کارگران و مردم آزادیخواه ترکیه، وقتی خبر کشته شدن معدنچیان سوما در استان مانیسا را بر اثر انفجار معدن سوما در تاریخ 13/5/2014 شنیدیم با دل و جان منقلب شده، گریستیم ، یکبار دیگر سرمایه داران جان صدها کارگر ( تا کنون 300 نفر) را گرفتند.
- در تاریخ ۲۸ فروردین ۱۳۹۳ زندانیان سیاسی و کارگری بند ۳۵۰ اوین به طور ددمنشانهای مورد ضرب و شتم قرار گرفتند. غلامحسین اسماعیلی رئیس سازمان زندانها یکی از جنایتکاران اصلی نیز اراجیفی در جهت تکذیب ضرب و شتم زندانیان که به هیچ عنوان پنهان کردنی نیست...