You are here
Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!

Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın sonuçlarını, etkisini daha fazla hissediyor olmamız. Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olması gibi, hepimiz, bizi çok daha zorlu bir yılın beklediğini biliyoruz. Aynı şekilde hepimiz gidişatın tersine dönmesini, sorunlarımızın çözülmesini istiyoruz. Peki, nasıl oluyor da hepimiz benzer düşünceler, benzer talepler taşırken, aynı talepler etrafında birleşemiyoruz? Nasıl oluyor da aynı amaç doğrultusunda bir araya gelemiyor, birlikte hareket edemiyoruz? Pek çok işçi bu soruya kestirme cevaplar verecektir. Kimisi dünyanın düzeninin böyle olduğunu söyleyecektir. Kimisi kimsenin birlik olmaya yanaşmadığını, haksızlığa ses çıkaracak cesarette olmadığını, dolayısıyla birlik olmanın mümkün olmadığını söyleyecektir. Bu cevapları irdelemeden evvel hafızalarımızı tazeleyelim.
2018’den bu yana ekonomi yokuş aşağı yuvarlanıyor, iktidardakilerse ha bugün ha yarın düze çıkacağız diye emekçileri oyalıyor. Son birkaç yılda ne vaatler duymadık ki! İktidarın dümeninde olanlara sorarsanız Türkiye kısa zamanda şahlanacak, refah ülkesi haline gelecekti. Ekonomik büyümeden büyük paylar alacaktık. Mart Şubattan, Nisan Marttan daha iyi olacaktı. Gözlerimizi kapayıp 6 ay sonra uyansak, her şeyin yoluna girmiş olduğunu görecektik. 2024 “emekliler yılı” olacaktı. Enflasyonla mücadele programı kısa zamanda işe yarayacak, hayat pahalılığı kalmayacak, kemer sıkmaktan kurtulacaktık… Ama havada uçuşan bu vaatler, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin yani ülke nüfusunun ezici çoğunluğunun daha büyük bir yoksulluğa sürüklenmekte olduğu gerçeğini artık örtemiyor. Tatlı vaatlerin etkisi, bu vaatlere inananların sayısı giderek azalıyor. Alttan alta büyük bir öfke ve hoşnutsuzluk mayalanmaya devam ediyor.
Düne kadar bizi yalanlarla kandırmaya çalışanlar bugün ağız değiştirdiler. Asgari ücreti 22 bin lira olarak belirlemeleri karşısında tepki gösterenlere, “çatlasanız da patlasanız da biz adımlarımızı hesaplayarak atarız” diyebilme pervasızlığını gösterdiler. Bu “hesaplı adımlara” kamu çalışanlarının, SGK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarına enflasyonun çok altında zam yaparak devam ettiler. Metal işçilerinin grevlerini yasakladılar. İktidarın, MESS’in, patronların dayatmalarına boyun eğmeyen, grev yasağını tanımayan işçileri işten atma tehditleriyle düşük zamlara razı etmek istediler. Polonez örneğinde olduğu gibi, hakları için mücadele eden işçilerin karşısına yine biber gazı, kalkanı, copuyla polisi çıkardılar.
Sıra işçiye geldiğinde adımlarını hesaplayarak atanların sermaye sınıfına karşı ne kadar bonkörce davrandıkları sır değil. İktidardaki işçi düşmanı rejim, bizleri sefalete sürüklerken sermaye sınıfının önünü sonuna kadar açıyor. Sermaye sınıfı ve bu sınıfın iktidarının temsilcileri, dizginsiz sömürünün, yağmanın, talanın, rantın tadını çıkarıyorlar. İş yasasını kendi çıkarları temelinde değiştirme, iş güvencesini, kıdem tazminatını, kamusal emekliliği ortadan kaldırma planları yapıyorlar. Adeta köpeksiz köyde değneksiz geziyorlar. Onlar için işler bu denli yolundayken ekonomik krizden, artan işçi maliyetlerinden, çığırından çıkan kurlardan, uluslararası rekabetin büyümesinden dem vurup dert yanmaktan da geri durmuyorlar. Ekonomik yıkımın bedelini bize ödetiyor, yaşamımızı çekilmez kılıyorlar. Ama kendi sorunlarımızı unutup, sömürüye razı olup onların gemisini yüzdürmek için kürek mahkûmları gibi kürek çekmeye devam etmemizi istiyorlar.
Baştaki konumuza geri dönelim: İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu olmadığını kanıtlayan bir tablo değil midir? Nitekim Türkiye’nin dört bir yanında, tüm sektörlerde sendikalaşma çabasının, grevlerin, direnişlerin sayısının artması işçilerin her geçen gün bu gerçeğin daha çok farkına vardığının kanıtı değil midir?
İşçi sınıfının önderleri, özgürlüğün zorunlulukların kavranmasıyla başladığını söylerler. Zorunlu olanı kavramak demek, yapılması için harekete geçmek, yapmak ve onu aşmak demektir. İşçiler olarak sermayenin ve iktidarın saldırılarına karşı koymak zorundayız. Ne kadar zor olursa olsun dağınıklığı aşmak, birliğimizi kurmak, birlikte hareket etmek, mücadelemizi büyütmek zorundayız. Giderek ağırlaşan, yaşamımızı zorlaştıran tüm sorunlarımızın çözümü bizdedir, ellerimizdedir, birliğimizdedir. Bize, sermaye sınıfının saldırılarını, tuzaklarını, aldatmacalarını boşa çıkaracak gücü verecek olan tek şey birliktir. Bunun ilk adımı, tek tek işçiler olmaktan çıkıp işçi sınıfı olarak birleşmemiz gerektiğini kavramamızdır. Zorluklardan, engellerden korkmadan, başkasından beklemeden, ümitsizliğe prim vermeden her birimizin sorumluluk almasıdır. Birken iki, ikiyken üç olmak için yapabileceklerimize kafa yormaktır. Sermaye sınıfının değirmenine su taşıyacak düşünceleri bir kenara bırakarak olaylara, olgulara, dünyaya işçi sınıfının penceresinden bakmaya gayret etmektir. Bunun için işçi sınıfının mücadele örgütü UİD-DER’in çağrılarına kulak vermektir.
Üzerine düşen sorumluluğun farkında olan insan o sorumluluğunu yerine getirebilmek için nereye bakması, nereden güç alması gerektiğini daha iyi görür. Elbette işyerlerimizde, etrafımızda yaşadığımız sorunlar karşısında duyarsız kalan, türlü tuzaklara kanıp kendini kurtarmaya çalışan işçi kardeşlerimiz var. Elbette henüz korkusunu aşamayan, birlik olmaya yanaşmayan, haksızlığa ses çıkaracak cesaret bulamayan, birlik olmanın mümkün olmadığını düşünen işçi kardeşlerimiz var. Fakat tüm zorluklara rağmen birlik olmanın yolunu bulan, mücadeleye atılan, baskılara rağmen geri adım atmayan ve patronları alt etmeyi başaran işçiler de var. Elinizde tuttuğunuz İşçi Dayanışması’nın her sayısında Türkiye’den ve dünyadan nice işçi mücadelelerine yer verilmesi bunun kanıtıdır. Dünya işçi sınıfının kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara, yolsuzluklara, baskılara karşı tarihsel ve güncel mücadeleleri, sermaye sınıfının yüreğini ağzına getiren isyanları, şanlı devrimleri bunun kanıtıdır. Bugün Sırbistan’da tren istasyonundaki facianın hesabının sorulması için, Güney Kore’de yolsuzluklara, baskılara karşı durmak için, İngiltere’de Gazze’deki katliamı durdurmak için, Almanya’da işten atmaları durdurmak için, Türkiye’de yoksullaştırma politikalarını protesto etmek için eylemler, grevler düzenleyen işçiler bunun kanıtıdır. Nitekim sermaye örgütleri bile 2025’in işçi sınıfının mücadele yılı olacağını söylemek zorunda kalmaktadır.
İşçi sınıfının haklı sesi bastırılamaz, mücadelesi durdurulamaz. Önemli olan insanlığı ve doğayı yok oluşa sürükleyen kapitalizme karşı doğru safta, sınıfımızın mücadelesinin içinde yer almayı ve başarıya ulaşması için çalışmayı seçmektir. 2025’te umudumuzu ve direncimizi güçlendirelim, dayanışmamızı, birliğimizi, mücadelemizi hep birlikte büyütelim.
Son Eklenenler
- رسانه های بورژوازی ادعا می کنند که ویروس کرونا هیچ تبعیضی بین ثروتمندان و فقرا نمی گذارد. آنها این ایده را تبلیغ می کنند که همه گیری دارای طبیعت فوق طبقه ای است. برای این منظور ، آنها به عمد برخی از افراد مشهور را به عنوان افراد مبتلا به کوید نوزده...
- ميادين خالی است ، خيابان ها ساکت هستند ... تصويری از متروک شدگی ، بزرگترين شهرهای جهان را تحت الشعاع قرار می دهد! در بسياری از کشورها شاهد اعلام وضعيت اضطراری هستيم. همراه با اعلاميه های "ما با ويروس کرونا در حال جنگ هستيم" آنها اعلام می کنند : "...
- ما عمیقاً از شنیدن خبر غیرمنتظرۀ قتل شاهرخ زمانی، فعال کارگری سوسیالیست در روز ۱۳ سپتامبر در زندان رجایی شهر کرج به دست رژیم ایران متأسف شدیم. در این جا به خانواده و رفقای او تسلیت می گوییم و باری دیگر رژیم اسلامی ایران را که مستقیماً مسئول مرگ او...
- روز ۲۹ ژانویه، هزاران نفر از کارگران فلزکار اعتصاب خود را علیه اتحادیۀ کارفرمایان MESS (اتحادیۀ صنعتگران فلزکار) آغاز نمودند. این اعتصاب را «اتحادیۀ کارگران متحد فلزکار» (Birleşik Metal-İş ) سازماندهی کرد که شاخۀ وابستۀ DİSK (کنفدراسیون اتحادیه های...
- معلمان از طریق کانون صنفی خود جهت کسب بخشی از مطالبات خود و همچنین اعتراض به حقوق پایمال شده دانش آموزان و خانواده ها از طریق حمله خصوصی سازی به آموزش و بهداشت رایگان که کل جامعه بخصوص طبقه کارگر و زحمتکشان را هدف ستم و بهره کشی مضاعف قرار داده است...
- بهنام ابراهیم زاده، فعال کارگری ایرانی و عضو کمیتۀ پیگیری ایجاد تشکل های کارگری و همچنین فعال حقوق کودک، در تاریخ سوم دسامبر اعتصاب غذای خود را آغاز کرد. او به 5 سال زندان محکوم شده و از ژوئن سال 2010 به این سو در حبس بوده است. در تاریخ 3 دسامبر،...
- کارگران، برادران و خواهران! ما کارگرانی هستیم که روز و شب با مشقت کار می کنیم، تمام ثروت ها را ما تولید می کنیم. همه چیز روی دستان خود ما بنا می شود. ما کسانی هستیم که آسمان خراش ها را بالا می بریم، تونل ها را باز می کنیم، و سینۀ معادن زغال را می...
- همانطور که مستحضر هستید اعتصاب کارگران معدن سنگ اهن بافق وارد فاز جدیدی از مبارزه شده است ودر روزهای گذشته کارفرما و حامیان سرمایه در معدن سنگ اهن بافق یک بار دیگر با دسیسه چینی ،پرونده سازی ،تهدید وصادر کردن قرار بازداشت دهها نفر از کارگران معترض...
- ما کارگران و نمایندگان کارگری که هم اکنون به دلیل فعالیت های کارگری و اقدام در جهت ایجاد تشکل های مستقل کارگری توسط جمهوری اسلامی دستگیر و به دنبال اتهامات ساختگی و ضد کارگری زندانی شده ایم می دانیم که حکومت های سرمایه داری در تمامی جهان علیه...
- در پاسخ به فراخوان اتحادیه های کارگری برزیل کارگران مبارز و آگاه اعتصاب کننده در برزیل، اتحادیه¬های کارگری متعهد و مسئول به جنبش کارگری در برزیل سندیکاهای رشته های آموزش، بهداشت، زمین¬های کشاورزی و خانه
- روز سیزدهم ماه مه، نظام استثمار و بهره کشی سرمایه داری، جان قریب به 300 کارگر معدن زغال سنگ را گرفت و نام آن را «حادثۀ» سوما، شهری در غرب ترکیه، گذاشت. امروز هنوز تعداد نامعلومی از کارگران در زیر آوار به دام افتاده اند. این کشتار، بزرگترین «حادثۀ...
- کارگران و مردم آزادیخواه ترکیه، وقتی خبر کشته شدن معدنچیان سوما در استان مانیسا را بر اثر انفجار معدن سوما در تاریخ 13/5/2014 شنیدیم با دل و جان منقلب شده، گریستیم ، یکبار دیگر سرمایه داران جان صدها کارگر ( تا کنون 300 نفر) را گرفتند.
- در تاریخ ۲۸ فروردین ۱۳۹۳ زندانیان سیاسی و کارگری بند ۳۵۰ اوین به طور ددمنشانهای مورد ضرب و شتم قرار گرفتند. غلامحسین اسماعیلی رئیس سازمان زندانها یکی از جنایتکاران اصلی نیز اراجیفی در جهت تکذیب ضرب و شتم زندانیان که به هیچ عنوان پنهان کردنی نیست...