You are here
Ekranlar ve Çocuklarımız

Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların ebeveynleriyle ya da başka çocuklarla iletişim halinde olması, birlikte oyun oynaması sadece eğlenmelerini sağlamaz. Oyun sırasında çocuk karşısındakinin duygularını anlamayı, ona uygun tepkiler vermeyi, kendi yaptıkları karşısında verilen tepkileri anlamlandırmayı, paylaşmayı öğrenir. Oyun, çocuğun insanlara ve kendine ilişkin izlenim ve deneyim edinme süreci haline gelir. İşte küçücük yaşlarından itibaren çocuklarımızın eline verdiğimiz telefon ve tabletler ne yazık ki bu süreci baltalıyor. Çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel sağlıklarını son derece olumsuz etkiliyor.
2022’de Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, çocukların ekran başında geçirdikleri süre günde ortalama 4 saat 44 dakika, gençlerde ise bu süre 7 saat 22 dakika. Koşup oynamak, sosyalleşmek yerine uzun saatlerini ekran başında hareketsiz geçiren çocuklarda ve gençlerde, obezite, kas ve iskelet sorunları, göz hastalıkları artıyor. Dahası, hızla değişen görüntüler ve sesler, çocukların dikkat sürelerini kısaltıyor. Problem çözme, sonuç çıkarma, yaratıcı düşünme ve hayal kurma becerileri köreliyor. Çevreyle etkileşim azaldığı için yalnızlık hissi de büyüyor. Bir video oyununun içinde kaybolan, sosyal medya üzerinden sanal ilişkiler kuran çocuklar ve gençler, gerçek dünyadaki yüz yüze ilişkilerden uzaklaşıyor. İletişim becerileri zayıflıyor, empati kurma yetenekleri gelişmiyor. Hatta depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlar yaşıyor, şiddete daha meyilli oluyorlar.
İşin daha da acı tarafı şu ki çoğu zaman ekranı ellerine bile bile biz tutuşturuyor, evlatlarımızı sakinleştirmeye, kontrol etmeye, oyalamaya çalışıyoruz. Çünkü çocuk bakımının yanı sıra uzun çalışma saatleri, bitmek bilmeyen ev işleri nedeniyle iyice yoruluyor, çocukların enerjisini yönlendirmekte ve ihtiyaçlarına yetişmekte zorlanıyoruz. Temizlik, yemek, çocuk bakımı gibi işlerin hepsi kadınların doğal ve asli görevi sayılıyor. Oysa çocuk bakımı ve çocukların yetiştirilmesi sadece anne babanın görevi değil, toplumsal bir sorumluluk sayılmalıdır. Doğum ve emzirme izinleri, çalışma saatleri, vardiya düzeni, kreşler, okullar, oyun alanları, parklar, ortak yemekhane ve çamaşırhaneler dâhil her şey bu anlayışa uygun biçimde düzenlenmelidir. Ama kapitalist düzende çocuklarımızın beslenmesi, eğitimi, sağlığı bile kâr kapısı olarak görülür, tüm yük ailelere yıkılır. Çocukların yetiştirilmesi bireysel sorumluluklara ve çabalara indirgenir. Zamanı ve enerjisi tüketilen anneler, babalar çocuklarının eline telefon, tablet vermek zorunda bırakılır. Kendisini kapitalizmin dayattığı koşullara boyun eğmek zorunda hisseden anne babalar, bu boyun eğişin çocuklarının gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini ilerleyen yıllarda daha fazla görür.
Mesela işçi aileleri, 1980’li yıllarda 12 Eylül darbesinin yarattığı korkuyla çocuklarını politikadan, sınıf mücadelesinden uzak tuttular. 90’lı yıllarda, çocuklarına sınıf atlama hayalleri aşıladılar. 2000’lerde kendi çocuklarını “özel”, “biricik” oldukları düşüncesiyle yetiştirdiler. Bu anne babalar çocuklarını patronlar sınıfının saldırılarına daha açık ve savunmasız hale getirdiler, rahat bir yaşam sürecekleri zannıyla aldatmış oldular. Böyle büyütülen çocuklar kimlik bunalımı yaşadılar, yaşıyorlar. Yaşama sarılmayı, kendi ayakları üzerinde durmayı, mücadeleyi bir seçenek olarak görmüyor, atalet ve bunalıma sürükleniyorlar. Yani çocuklarını burjuva sınıfın yönlendirmelerine göre, kendi sınıflarının gerçeklerinden uzak yetiştiren ebeveynler isteseler de istemeseler de çeşitli olumsuz toplumsal sonuçların ortaya çıkmasına katkı sundular. Bu toplumsal sonuçların acısını yaşadılar. Ellerinde ekranlarla büyüyen bir nesil yetiştirmenin de çeşitli sonuçları olduğu, olacağı açık değil mi?
Kendi sınıf örgütlerimizde birliğimizi kurabilirsek, çocuklarımıza bizi sömüren egemenlerin yönlendirdikleri şekilde değil, sınıf bilinçli insanlar olarak annelik babalık yapabiliriz. Evlatlarımızın toplumdan kopuk, psikolojik-sosyal hastalıklarla boğuşan bireyler olmasını engeller, güçlü ve mücadeleci insanlar olmalarını sağlayabiliriz. Bunun için sendikalarımızda ve UİD-DER’de yan yana gelmeli, evlatlarımızla birlikte sınıfımızın mücadelesini de büyütmeliyiz.
Son Eklenenler
- رسانه های بورژوازی ادعا می کنند که ویروس کرونا هیچ تبعیضی بین ثروتمندان و فقرا نمی گذارد. آنها این ایده را تبلیغ می کنند که همه گیری دارای طبیعت فوق طبقه ای است. برای این منظور ، آنها به عمد برخی از افراد مشهور را به عنوان افراد مبتلا به کوید نوزده...
- ميادين خالی است ، خيابان ها ساکت هستند ... تصويری از متروک شدگی ، بزرگترين شهرهای جهان را تحت الشعاع قرار می دهد! در بسياری از کشورها شاهد اعلام وضعيت اضطراری هستيم. همراه با اعلاميه های "ما با ويروس کرونا در حال جنگ هستيم" آنها اعلام می کنند : "...
- ما عمیقاً از شنیدن خبر غیرمنتظرۀ قتل شاهرخ زمانی، فعال کارگری سوسیالیست در روز ۱۳ سپتامبر در زندان رجایی شهر کرج به دست رژیم ایران متأسف شدیم. در این جا به خانواده و رفقای او تسلیت می گوییم و باری دیگر رژیم اسلامی ایران را که مستقیماً مسئول مرگ او...
- روز ۲۹ ژانویه، هزاران نفر از کارگران فلزکار اعتصاب خود را علیه اتحادیۀ کارفرمایان MESS (اتحادیۀ صنعتگران فلزکار) آغاز نمودند. این اعتصاب را «اتحادیۀ کارگران متحد فلزکار» (Birleşik Metal-İş ) سازماندهی کرد که شاخۀ وابستۀ DİSK (کنفدراسیون اتحادیه های...
- معلمان از طریق کانون صنفی خود جهت کسب بخشی از مطالبات خود و همچنین اعتراض به حقوق پایمال شده دانش آموزان و خانواده ها از طریق حمله خصوصی سازی به آموزش و بهداشت رایگان که کل جامعه بخصوص طبقه کارگر و زحمتکشان را هدف ستم و بهره کشی مضاعف قرار داده است...
- بهنام ابراهیم زاده، فعال کارگری ایرانی و عضو کمیتۀ پیگیری ایجاد تشکل های کارگری و همچنین فعال حقوق کودک، در تاریخ سوم دسامبر اعتصاب غذای خود را آغاز کرد. او به 5 سال زندان محکوم شده و از ژوئن سال 2010 به این سو در حبس بوده است. در تاریخ 3 دسامبر،...
- کارگران، برادران و خواهران! ما کارگرانی هستیم که روز و شب با مشقت کار می کنیم، تمام ثروت ها را ما تولید می کنیم. همه چیز روی دستان خود ما بنا می شود. ما کسانی هستیم که آسمان خراش ها را بالا می بریم، تونل ها را باز می کنیم، و سینۀ معادن زغال را می...
- همانطور که مستحضر هستید اعتصاب کارگران معدن سنگ اهن بافق وارد فاز جدیدی از مبارزه شده است ودر روزهای گذشته کارفرما و حامیان سرمایه در معدن سنگ اهن بافق یک بار دیگر با دسیسه چینی ،پرونده سازی ،تهدید وصادر کردن قرار بازداشت دهها نفر از کارگران معترض...
- ما کارگران و نمایندگان کارگری که هم اکنون به دلیل فعالیت های کارگری و اقدام در جهت ایجاد تشکل های مستقل کارگری توسط جمهوری اسلامی دستگیر و به دنبال اتهامات ساختگی و ضد کارگری زندانی شده ایم می دانیم که حکومت های سرمایه داری در تمامی جهان علیه...
- در پاسخ به فراخوان اتحادیه های کارگری برزیل کارگران مبارز و آگاه اعتصاب کننده در برزیل، اتحادیه¬های کارگری متعهد و مسئول به جنبش کارگری در برزیل سندیکاهای رشته های آموزش، بهداشت، زمین¬های کشاورزی و خانه
- روز سیزدهم ماه مه، نظام استثمار و بهره کشی سرمایه داری، جان قریب به 300 کارگر معدن زغال سنگ را گرفت و نام آن را «حادثۀ» سوما، شهری در غرب ترکیه، گذاشت. امروز هنوز تعداد نامعلومی از کارگران در زیر آوار به دام افتاده اند. این کشتار، بزرگترین «حادثۀ...
- کارگران و مردم آزادیخواه ترکیه، وقتی خبر کشته شدن معدنچیان سوما در استان مانیسا را بر اثر انفجار معدن سوما در تاریخ 13/5/2014 شنیدیم با دل و جان منقلب شده، گریستیم ، یکبار دیگر سرمایه داران جان صدها کارگر ( تا کنون 300 نفر) را گرفتند.
- در تاریخ ۲۸ فروردین ۱۳۹۳ زندانیان سیاسی و کارگری بند ۳۵۰ اوین به طور ددمنشانهای مورد ضرب و شتم قرار گرفتند. غلامحسین اسماعیلی رئیس سازمان زندانها یکی از جنایتکاران اصلی نیز اراجیفی در جهت تکذیب ضرب و شتم زندانیان که به هیچ عنوان پنهان کردنی نیست...