You are here
Hak Verilmez, Alınır!

İşçi eylemlerinde, grev ve direnişlerde çokça atılan bir slogan vardır: Hak Verilmez Alınır! Bu yalnızca bir slogan değil, işçi sınıfının mücadele tarihinin bir özeti gibidir. Geçmişten bugüne sendikal ve siyasal hakların mücadeleyle kazanıldığını, iktidarların ya da patronların hiçbir hakkı kendiliğinden vermediğini anlatır. Hayatında bu sloganı bir kez olsun atmamış veya hiç duymamış bir işçi bile bu sözün ifade ettiği anlamın doğruluğunu tecrübeyle öğrenmiştir aslında. Gelin görün ki tepemizdeki egemenler, hakkını arayan işçileri karalıyor, kimi zaman teröristlikle, kimi zaman kışkırtıcılık yapmakla, ortalığı karıştırmakla suçluyorlar. Şiddet uygulayarak, yasaklar getirerek, korkutarak hak aramaktan vazgeçirmeye çalışıyorlar. Tüm bu çabalarına rağmen, işçiler mücadeleden vazgeçmediğinde haklarını vermek zorunda kalıyorlar. Sonra da utanmadan “siz almadınız, biz verdik” diyerek ihsanda bulunmuş gibi poz kesiyorlar. Böylece mücadele eden işçilerin zafer duygusunu yaşamasını, diğer işçiler tarafından örnek alınmasını engellemeye çalışıyorlar.
Mesela işçi sınıfının en önemli kazanımlarından biri olan sendikaları düşünelim. Anayasal bir hak olan sendikalaşma hakkı patronların ya da onların iktidarlarının kendiliğinden verdiği, deyim yerindeyse lütfettiği bir hak değildir. Aksine geçmiş işçi kuşakları büyük mücadeleler vererek, bedeller ödeyerek sendika kurma ve örgütlenme hakkını yasalara yazdırmışlardır. Yani sermaye sınıfı, işçi sınıfının kararlı mücadeleleri sonucunda geri adım atmış, işçilerin örgütlenme hakkını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ama her fırsatta da bu hakkın kullanımını engellemek için her türlü zorbalığa, hukuksuzluğa, yalana başvurmaktan da geri durmamıştır. Engelleyemediğinde ise ya içini boşaltmaya çalışmış ya da kendi lütfu gibi pazarlamıştır.
Türkiye’de AKP’li yıllarda 200 bine yakın işçinin grevinin “erteleme” adı altında yasaklanması, sendikal örgütlülüğün zayıflatılmasının en çarpıcı örneklerinden biridir. Keza sayısız sendikalaşma girişimi patronların işten atma saldırısıyla karşılaşmış, hakkına sahip çıkan işçiler polisin şiddetine maruz kalmıştır. Ama Çalışma Bakanına sorsanız “Türkiye’de sendikal örgütlenmenin önündeki bütün engelleri biz kaldırdık” diyor her fırsatta. Gerçekte ise sendikalaşmak isteyen işçilerin önü kesilirken suç işleyen patronların korunduğu, önlerinin sonuna kadar açıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle de işçiler sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri dişle tırnakla mücadele ederek aşıyor. Tıpkı Polonez’de olduğu gibi…
Polonez işçilerinin mücadelesi, yukarıda sıraladığımız gerçeklerin tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı bir mücadele oldu. Sendikaya üye oldukları için işten atılan çoğu kadın 146 işçi, patronun yaptığının suç olduğunu anlatmak, işlerine sendikalı olarak geri dönmek için 6 ay boyunca çetin bir mücadele yürüttü. Ne Çalışma Bakanı ne Kaymakam ne de Emniyet Amiri sahip çıktı işçilere. Tersine önce görmezden geldiler, bu işe yaramayınca provokasyonla suçladılar, yetmedi şiddet uyguladılar. Tek bir muratları vardı, işçileri sindirip evlerine göndermek. Ancak Polonez işçileri kuzu kuzu evlerine dönmeyi reddettiler. Yalnızca yazın kavurucu sıcağına, kışın dondurucu soğuğuna değil devletin polisine, kaymakamına, medyanın yalanlarına meydan okudular. Mücadelelerini milyonlara duyurdular, destek gördüler. Polonez direnişinin giderek daha çok duyulması, sahiplenilmesi ve pek çok işçiye örnek olması iktidar sahiplerini rahatsız etti. Nihayetinde de Çalışma Bakanlığı harekete geçmek zorunda kaldı.
Çalışma Bakanlığından yapılan açıklamalara, yandaş medyada çıkan haberlere bakarsanız işçiler Çalışma Bakanının araya girmesiyle haklarını almışlardı. Satılmış medya, Çalışma Bakanını alkışlarken, işçileri işten atarak suç işleyen patrona neden yaptırım uygulamadığını sormadı. “Polonez işçileri mücadeleyle kazandı” dememek için 6 ay boyunca verilen mücadeleyi yok saydı. Bakanlığın aylarca işçilerin mücadelesini görmezden geldiğini, Kaymakamın işçileri şov yapmakla suçladığını, Emniyet Amirinin “çocuklarınız zeki olsa bile iş bulamaz” diyerek işçileri tehdit ettiğini, polisin şiddet uyguladığını unutuverdi!
Hak verilmez, alınır! Bize lütufta bulunduklarını söyleyenlerin yalanlarına aldanmayalım, gerçeğin üstünün örtülmesine izin vermeyelim. Haklarımızı ellerimizden alanlardan, sorunların kaynağı olanlardan çözüm beklemeyelim. Yalnızca kendi sınıfımıza, sınıfımızın gücüne ve mücadelesine güvenelim.
Son Eklenenler
- رسانه های بورژوازی ادعا می کنند که ویروس کرونا هیچ تبعیضی بین ثروتمندان و فقرا نمی گذارد. آنها این ایده را تبلیغ می کنند که همه گیری دارای طبیعت فوق طبقه ای است. برای این منظور ، آنها به عمد برخی از افراد مشهور را به عنوان افراد مبتلا به کوید نوزده...
- ميادين خالی است ، خيابان ها ساکت هستند ... تصويری از متروک شدگی ، بزرگترين شهرهای جهان را تحت الشعاع قرار می دهد! در بسياری از کشورها شاهد اعلام وضعيت اضطراری هستيم. همراه با اعلاميه های "ما با ويروس کرونا در حال جنگ هستيم" آنها اعلام می کنند : "...
- ما عمیقاً از شنیدن خبر غیرمنتظرۀ قتل شاهرخ زمانی، فعال کارگری سوسیالیست در روز ۱۳ سپتامبر در زندان رجایی شهر کرج به دست رژیم ایران متأسف شدیم. در این جا به خانواده و رفقای او تسلیت می گوییم و باری دیگر رژیم اسلامی ایران را که مستقیماً مسئول مرگ او...
- روز ۲۹ ژانویه، هزاران نفر از کارگران فلزکار اعتصاب خود را علیه اتحادیۀ کارفرمایان MESS (اتحادیۀ صنعتگران فلزکار) آغاز نمودند. این اعتصاب را «اتحادیۀ کارگران متحد فلزکار» (Birleşik Metal-İş ) سازماندهی کرد که شاخۀ وابستۀ DİSK (کنفدراسیون اتحادیه های...
- معلمان از طریق کانون صنفی خود جهت کسب بخشی از مطالبات خود و همچنین اعتراض به حقوق پایمال شده دانش آموزان و خانواده ها از طریق حمله خصوصی سازی به آموزش و بهداشت رایگان که کل جامعه بخصوص طبقه کارگر و زحمتکشان را هدف ستم و بهره کشی مضاعف قرار داده است...
- بهنام ابراهیم زاده، فعال کارگری ایرانی و عضو کمیتۀ پیگیری ایجاد تشکل های کارگری و همچنین فعال حقوق کودک، در تاریخ سوم دسامبر اعتصاب غذای خود را آغاز کرد. او به 5 سال زندان محکوم شده و از ژوئن سال 2010 به این سو در حبس بوده است. در تاریخ 3 دسامبر،...
- کارگران، برادران و خواهران! ما کارگرانی هستیم که روز و شب با مشقت کار می کنیم، تمام ثروت ها را ما تولید می کنیم. همه چیز روی دستان خود ما بنا می شود. ما کسانی هستیم که آسمان خراش ها را بالا می بریم، تونل ها را باز می کنیم، و سینۀ معادن زغال را می...
- همانطور که مستحضر هستید اعتصاب کارگران معدن سنگ اهن بافق وارد فاز جدیدی از مبارزه شده است ودر روزهای گذشته کارفرما و حامیان سرمایه در معدن سنگ اهن بافق یک بار دیگر با دسیسه چینی ،پرونده سازی ،تهدید وصادر کردن قرار بازداشت دهها نفر از کارگران معترض...
- ما کارگران و نمایندگان کارگری که هم اکنون به دلیل فعالیت های کارگری و اقدام در جهت ایجاد تشکل های مستقل کارگری توسط جمهوری اسلامی دستگیر و به دنبال اتهامات ساختگی و ضد کارگری زندانی شده ایم می دانیم که حکومت های سرمایه داری در تمامی جهان علیه...
- در پاسخ به فراخوان اتحادیه های کارگری برزیل کارگران مبارز و آگاه اعتصاب کننده در برزیل، اتحادیه¬های کارگری متعهد و مسئول به جنبش کارگری در برزیل سندیکاهای رشته های آموزش، بهداشت، زمین¬های کشاورزی و خانه
- روز سیزدهم ماه مه، نظام استثمار و بهره کشی سرمایه داری، جان قریب به 300 کارگر معدن زغال سنگ را گرفت و نام آن را «حادثۀ» سوما، شهری در غرب ترکیه، گذاشت. امروز هنوز تعداد نامعلومی از کارگران در زیر آوار به دام افتاده اند. این کشتار، بزرگترین «حادثۀ...
- کارگران و مردم آزادیخواه ترکیه، وقتی خبر کشته شدن معدنچیان سوما در استان مانیسا را بر اثر انفجار معدن سوما در تاریخ 13/5/2014 شنیدیم با دل و جان منقلب شده، گریستیم ، یکبار دیگر سرمایه داران جان صدها کارگر ( تا کنون 300 نفر) را گرفتند.
- در تاریخ ۲۸ فروردین ۱۳۹۳ زندانیان سیاسی و کارگری بند ۳۵۰ اوین به طور ددمنشانهای مورد ضرب و شتم قرار گرفتند. غلامحسین اسماعیلی رئیس سازمان زندانها یکی از جنایتکاران اصلی نیز اراجیفی در جهت تکذیب ضرب و شتم زندانیان که به هیچ عنوان پنهان کردنی نیست...